Bilardoda Siyah Topa Değerse Ne Olur?
Hayat bazen tıpkı bir bilardo masası gibi olur. Toplar, bizlerin izlediği yolu simgeler ve her hareketin bir sonucu vardır. Bir topa vurduğunda, o topun nereye gideceğini, hangi çukura düşeceğini ya da belki de yanlışlıkla siyah topa değip oyunu kaybedeceğini asla bilemezsin. Bu anlar, bazen senin kontrol edebileceğin kadar basittir, bazen de her şeyin ters gitmesine neden olur. Kayseri’de bir akşam, işte böyle bir an yaşadım. Bilardoda siyah topa değerse ne olur? Bu sorunun cevabı, o akşam içinde yaşadığım duygusal bir yolculuğun parçasıydı.
Bir Akşamın Başlangıcı
O gün, sıradan bir gündü. Kayseri’de günün sonlarına doğru arkadaşlarımla birlikte bir kafeye gitmiştik. Bilardo masası her zaman olduğu gibi arka odada duruyordu, ancak kimse fazla ilgilenmiyordu. İçimden bir şeyler geldi ve masaya doğru yürüdüm. Oynamak istiyordum, ama yalnız başıma. Zaten çoğu zaman içimdeki duyguları kimseye açmam, sadece kendi kendime düşünürüm. Bilardo, bazen düşündüğüm her şeyden daha gerçek, daha somut gelir bana.
Siyah top, her zaman dikkatimi çekerdi. Bilardoda siyah topa vurmak, biraz da hayatın büyük riskini almak gibiydi. Bir hata yaparsan, kaybedersin. Bir hata yapmazsan, kazanırsın. Her şey, o küçük topa dokunmamakla ilgilidir. Ama ya o topa dokunursam? Ya bir yanlışlıkla her şeyi kaybedersem? Bu soruyu kendime sordum, o an hayatıma dair çok şeyin de farkına vardım.
Bir Hata, Bir Kaybın Başlangıcı
O akşam, her şeyin bir denge olduğunu düşündüm. Bilardoda siyah topa dikkat etmek, hayatta da her şeyin doğru bir yerden gitmesini sağlamak gibiydi. Ama yanlış bir hareket, her şeyin ters gitmesine neden olabilir. Tam o sırada, topu vururken dikkatim dağılmıştı. Siyah topa değdi. O an kalbim hızlıca çarpmaya başladı. Bütün vücudumda bir soğukluk hissettim. “Ne yaptım ben?” diye geçirdim içimden. Bilardo masasında her şey bitti. Oyunu kaybetmiştim.
İçimdeki hayal kırıklığını, o an gözlerimdeki boşlukta buldum. Siyah topa dokunmak, bana yalnızca bir oyunun kaybını değil, aynı zamanda hayatımda yapmam gereken doğru seçimlere dair verdiğim bir hatanın sonucunu hatırlattı. Hani bazen çok istediğin bir şeyin peşinden giderken, o şeyi elde edemediğinde o kadar üzülürsün ki, başkaları da seni anlamaz. O anı sadece sen yaşarsın. Kimse bilmez.
Bir Anlık Hüsran ve Ardından Gelen Umut
Siyah topa değdiğimde, bir şeyleri kaybetmiş gibi hissettim. Ama o kayıp, bir süre sonra bana başka bir şey öğretmeye başladı. Bazen, hayatta da böyle olmuyor mu? Hedeflerimiz, isteklerimiz vardır. Bir şeyi çok istemek, ona ulaşmayı bir anlamda zorlaştırır. Ama kayıplar, yeni fırsatlar doğurur. Oyunu kaybetmiş olsam da, masadan kalkarken fark ettim ki, bir şeyleri kaybetmek, yeni bir başlangıcın habercisidir. Bilardo masasında yaşadığım hüsran, hayatın başka bir alanında yeni bir umut doğurabilir. Belki de o kayıp, bana bir ders verecek ve doğru hareketi yapmamı sağlayacaktı.
O akşam, arkadaşlarıma anlatmak yerine kendi içimde bir rahatlama buldum. O kayıptan aldığım ders, beni daha güçlü kıldı. Hatalar yapmanın, kaybetmenin, bazen o siyah topa değmenin de bir anlamı vardı. Hayat, her zaman istediğimiz gibi gitmez. Ama önemli olan, bir yanlışlık yaptığında geri dönüp bir şeyler öğrenebilmekti. Belki de kaybedilen her şey, bizi kazanma yolunda daha da olgunlaştırıyordu.
Sonuç: Kaybetmek, Kazanmak İçin Bir Adım
Bazen, bilardoda olduğu gibi, hayat da tıpkı siyah topa vurmak gibidir. Eğer yanlışlıkla ona değersen, kaybedersin. Ama kayıplar, seni yeniden şekillendirebilir. Hatalar, bazen sana yeni bir fırsat sunar. O an, siyah topa değdiğimde yaşadığım hayal kırıklığı, sadece bir oyun kaybı değildi. Aynı zamanda kendi hayatımda ne kadar çok şeyin dengeye ihtiyacı olduğunu anladım.
Kayseri’de, bilardo masasının başında o geceyi hatırlarken, siyah topa değmek bana sadece kaybı öğretmedi. Aynı zamanda kaybetmenin, en sonunda kazançla sonuçlanabilecek bir yol olduğunu da gösterdi. Hayat, bazen kaybetmekle kazanmak arasında ince bir çizgi gibidir. Ve bu çizgiyi, doğru zamanlarda geçmek gerekir.