Sebr ve Taksim Ne? Gerçekten Hayatımızı Kolaylaştırıyorlar mı?
Hepimizin hayatında dönüm noktaları, zorlu kararlar ve çıkmazlar vardır. Bu anlarda, bazen dinlediğimiz öğütler ya da başkalarından duyduğumuz kalıplaşmış sözler, biraz da olsa rahatlatır. Ancak, bazen de o sözler… bize sadece susmayı, sabretmeyi ve yaşadıklarımızla baş etmeyi söyler. “Sabrın sonu selamettir” ve “Taksim neyse, taksimdir” gibi ifadeler, geleneksel olarak hayatımızı kolaylaştırmak adına öne sürülür. Peki, gerçekten de bu kavramlar hayatımızı kolaylaştırıyor mu? Yoksa sadece çaresizliğimize, pasifliğimize ve durumları kabul etmeye zorlayan birer bahane mi?
Hadi bu iki terimi ele alalım, ama biraz cesurca ve tartışma yaratacak şekilde! Sebr ve taksim ne kadar doğru, ne kadar geçerli? Bu kavramlar sadece bizim duygusal ve zihinsel sağlığımıza mı hizmet ediyor, yoksa daha büyük sorunları gizliyorlar mı?
—
Sebr: Sabırlı Olmak, Gerçekten En İyi Çözüm mü?
“Sabrın sonu selamettir” cümlesini duymayan yoktur. Herkesin dilinde. Ancak sabır, gerçekten de her durumda çözüm mü? Sabırlı olmanın faydalı olduğu birçok durum olsa da, bu bakış açısı zaman zaman insanları pasif hale getirebilir. Durumlar değişirken, sabır belki de sadece bir “beklemek” haline gelebilir. Beklemek… bir şeyin olmasını, birinin gelmesini, bir sorunun geçmesini… Ama gerçekten değişim bekleyerek mi gerçekleşiyor?
Sabrın, çoğu zaman kararsızlık ve hareketsizlik ile eşdeğer bir hale gelmesi, insanın aslında gücünü kaybetmesine yol açabilir. Zaten olaylara karşı bir şey yapmaya cesaretimiz yoksa, sabır da bazen sadece aciz kalmış bir ruh halinin dışavurumu olabilir. Sabır, her zaman bize güç kazandırır mı? Yoksa sadece çaresizliğimizi kabul etmemiz mi gerektiğini hatırlatır?
Herkes sabır öneriyor, ama kimse sabrın sınırlarını tartışmıyor. Sabır ne zaman bir çözüm olmaktan çıkar, bir çözüm bulmama gerekçesi haline gelir? İşte bu soruları sormak gerekiyor. Sabırlı kalmak, her zaman doğru yol mudur? Durumları değiştirebilir miyiz, yoksa her şeyi sabırla mı geçiştiriyoruz?
—
Taksim: Ne Zaman Taksim Gerçekten Taksimdir?
Şimdi de bir diğer popüler kavram: Taksim. “Taksim neyse, taksimdir.” Eğer bu sözü sürekli olarak duyuyorsanız, ya gerçekten bir sorunu çözmüyorsunuz, ya da hayatınızdaki bazı büyük kararları sürekli olarak erteliyorsunuz demektir. Çünkü bu yaklaşım da yine bir tür teslimiyetçilik. Taksim, kaderinize boyun eğmek demek midir? Bir noktada, “yaşadıklarını kabullen” diyerek aslında yaşadığınız her şeyi kader olarak mı görmek gerekir?
Evet, bazen hayatın getirdiği şeyler, gerçekten kontrolümüzün dışında olabilir. Ama bu, her şeyi taksim yapmak, her sorunu kaderin bir parçası olarak görmek anlamına mı geliyor? Kimi zaman aktif çözüm aramak yerine, “taksim işte” diyerek kabullenmek, aslında pasifleşmek anlamına gelir. Oysa bazen, tam da o “taksim” denen noktada durmak yerine, cesurca hareket etmek gerekir.
Gerçekten taksim, sadece kabul etmek midir? Hayatta bazı şeyler belki de değiştirilebilir. Ancak bu değişim için, bazen taksimden daha fazla çaba, daha fazla cesaret gerekir. Hayat bize değişim için fırsatlar sunduğunda, taksim kelimesi sadece bir “bahane” olabilir.
—
Sebr ve Taksim: Pasiflik mi, Gerçekten Güç mü?
Bu kavramların gücü, bazen insanların cesaretini kırar. “Sabırla beklemek” ve “taksimi kabul etmek”, insanı durgun hale getirebilir. Bu kavramlar bize aslında hayata karşı pasif bir yaklaşım öneriyor gibi görünüyor. Sabırlı olmak, elbette sabır gerektiren durumlar için önemli olabilir. Ama sabır, her durumda güç mü kazandırır? Hayatınızda çözülmesi gereken bir sorun olduğunda, sabır ve taksim mi gerçekten doğru araçlar?
Sabrı ve taksimi pasiflik olarak ele alırsak, aslında bu kavramlar bizi öğrenmeye ve değişim yaratmaya teşvik etmek yerine, sadece beklemeye zorluyor. Peki, bu beklemek gerçek gücü mü sağlar? Yoksa sadece içsel bir baskı mı yaratır? Sebr ve taksim, insanın hayatındaki sorunları pasif bir şekilde kabullenmesine neden olabilir. Ama cesurca, aktif bir şekilde değişim yaratmak da mümkündür.
—
Sonuç: Sebr ve Taksim Gerçekten Her Zaman Doğru mu?
İşte soruyu soralım: Sebr ve taksim her durumda gerçekten bize güç mü kazandırıyor? Yoksa sadece durup beklememizi mi sağlıyor? Belki de bu kavramlar, içsel bir güç yerine, bir tür teslimiyet ve çaresizlik olarak karşımıza çıkıyor. Sabır ve taksim, hayatta pasif kalmamıza yol açabilir, ancak her durumda değişim yaratmak ve harekete geçmek de mümkündür. Bu, aslında bizim elimizde.
O zaman siz ne düşünüyorsunuz? Sabırlı kalmak mı? Yoksa taksim diyerek hayatı kabul etmek mi? Yorumlarda görüşlerinizi paylaşın!